Beşiktaş – Kayserispor maçı sonrasında bir program yapacaktık ancak bugünkü maçların tamamlanmasını bekledim. Hepsini bir arada konuşacağımız güzel bir program hazırlayacağız ancak şu maçı kısa bir değerlendirmek isterim. Futbol olarak değil, farkındalık açısından..
‘Sergen Yalçın gitti oyuncular oynamaya başladı..’ tarzında aman deyim sevgili dostlar, lütfen.. Geçiyorum burayı, buraları çok konuştuk.
Olayın Sergen Yalçın ile bire bir ilgisi yoktu zaten bu yüzden de yönetim devam etme kararı almıştı. ‘Hoca’nın kendisiyle alakalı problemleri var’ söylemleri de bence yanlıştı. Takımdaki bazı oyunculardan bahsetmiştim. Dikkat ettiyseniz bugün Pjanic 11’de başladı. Uzun süre sakatlığı açıklanmıştı oysa ki.. Neyse, bulandırmayalım. Millete magazinci diyoruz kendimiz yapmayalım.
Değerli dostlar; Beşiktaş, Kayserispor karşısında nasıl bir futbol oynadı sizce? Youtube gönderisinin altına fikrinizi bekliyorum, zaten yazarsınız.
Ben kendimce maçı şöyle değerlendirdim;
Beşiktaş’ın varoluş maçı değildi. O varoluş maçlarını 3 kez oynadı siyah beyazlılar ve üçünde de ‘varım’ demediler. Bu maç oyuncuların kendine olan inancını, camianın gücünü göstereceği maçlardan biriydi ve Beşiktaş o yüzden bir tık istekli göründü. İki kez geriye düşmesine rağmen maçı bırakmayan bir Beşiktaş izledik. Ben olayı şuraya bağlayacağım; yarın zaten tekniği taktiği konuşacağız:
Örnek veriyorum ben alt yapıdan çıktıktan sonra profesyonel olarak futbol oynarken; benden daha düşük seviyede oyuncularla yan yana oynamak istemezdim ve ya benden daha iyi birisini görünce gıpta ile izlerdim ve ister istemez kıskançlık yönünde etkilenirdim. Lider bir karakterim olsa da benden daha lider birisi takım kadrosu içerisindeyse saygı gösterirdim ve ya zorunda hissederdim.
‘Ne alaka?’ demeyiniz anlatıyorum, hak vereceksiniz.
Beşiktaş ya da büyük, ülkeye mal olmuş bir takımın formasını giymek, hep anlatırım ‘Avrupa’da oryantasyon olarak’ oyunculara aktarılır. Liverpool, Real Madrid, Barça, Man Utd ya da Inter gibi takımlarda oynamak sadece yetenek gerektirmez, ahlak ve vizyon gerektirir.
Oryantasyonu alan oyuncu kulübün büyüklüğünün farkına varırsa vizyon ve fizyolojik olarak gelişimini daha rahat tamamlar. Bunu ben söylemiyorum; dünyanın ileri gelen antrenörleri ve futbol adamları söylüyor. Ben zaten okuduğumu, tecrübe ettiğimi izleyenime ve ya okuyanıma aktarıyorum.
19-22 yaşları arasında beş tane genç düşünün. Hayatlarında belki de bulamayacakları şansı yakalamışlar ve Beşiktaş forması altında Avrupa’da ve ligde boy gösterme şansına münhasır olmuşlar.
Yetenekleri kısıtlı olabilir.
İstediklerini sahaya yansıtamayabilirler…
Tecrübesiz olabilirler..
Kendimden verdiğim örnekte olduğu gibi ‘Yahu şu Batshuayi ile aynı takımda oynuyorum kendimi göstermem gerekir, adamın yanına yakışalım..’ ve ya ‘Sağımda Vida oynuyor ben hata yapmayım da o yaparsa yapsın..’ gibi güzel heyecanlar içerisinde, amatör ruhla oynamak, her daim COŞKULU olmanızı sağlar.
Geriye düşseniz de motivasyon ve mental olarak etkilenmezsiniz. Hatta tam tersine tecrübesiz ve heyecanlı iseniz öne geçince ne yapacağınızı bilemeyeceğiniz için daha fazla hata yapabilirsiniz.
Bir de Batshuayi ve Pjanic tarafından düşünelim.. Mental olarak düşünüyorum: ‘Oynadığımız adamlara bak..’ tarzı bir düşünceye kapılabilirler. Tabi bu her insan için söylenemez.
İŞTE BURADA OLAY PATLIYOR!!
Bu tamamen AHLAK ile alakalıdır!
Ne demiş sarı saçlı – mavi gözlüm, dünyanın en büyük adamı! “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda AHLAKLISINI severim.” Üzerine tezler yazılmış bu sözün daha iyi bir şekilde ifadeye kavuşma imkanı var mı?
Rahmetle Atam..
Ahlaklı olan adam işine saygı gösterir..
Örneğin ben kendimi yükseklerde gördüğüm Altay B genç döneminde ‘Bu ne ya, sadece koşuyor koymuşlar sağ tarafıma topu versen alamıyorsun’ diye düşünüyordum ancak bir spor ahlakımız vardı. Bu yüzden elimizden geleni yapmaya çalışıyor oyun kötü de gitse bırakmıyorduk.
Şimdi halı sahada oynuyoruz. Oyun kötü gidince, biri hata yapınca ben bırakıyorum. Çünkü oyun ahlakım yok..! Hep birine bir şeyleri yıkmaktan kendi yaptığımı unutuyorum zaman zaman.. Profesyonel değiliz ve bunların olması normal gibi görünüyor..
Bugün sahada daha sonradan Güven, Serdar, her zamanki gibi Ersin ve Rıdvan vardı. Can zaten Alman alt yapısı yediği için buz adam görünümünde bizim gençlere göre bir tık daha disiplinli ve makine gibi.
Maşallah..
Bakın bu gençler.. oyun içerisinde HEYECANLI.. Beşiktaş forması giydiklerinin ve kariyerlerinin henüz başında olduklarının farkındalar..
Dünyada futbol artık bu tarz mental ve yaş ortalamasıyla oynanıyor..
Van Persie’ler, Falcao’lar veya Negroda’lar bize 1-2 kez ders olmadı..
Aynı tarz transferlerle, günü kurtarmaya, kısa vadede hesap yapmaya devam ettik.
Boyumuzun ölçüsünü döviz borçlanarak aldık. Çünkü futbol kültür ve ahlakımız anca buna müsaitti. Hala daha öyle. Ya da gelişiyor mu ne? Başımıza saksı mı düştü? Allah allah..
Bakın ‘Bu adam Beşiktaş’ın oyuncusu değil’ şeklinde bir kahve ağzı kültürü yayıldı yıllar önce Türkiye medyasında. ‘Bu adam Fener’de nasıl oynar ya?’ İşte biz Kenan Karaman için kuruyoruz bu cümleleri ama Kenan ve Kenan gibilerinin kredisi yok! Çünkü 27 yaşında bir oyuncu GENÇ DEĞİLDİR ve kredisi yoktur!
17 ila 19 yaş ortalaması Avrupa’da oldu oldu, olmadı bitti gitti derler.
Özellikle Birleşik Krallıkta 19’unda bir şey olabildiysen yürür gidersin olamadıysan orta sıra takımlarda oynarsın veya Championship’te de değil, League One’a gönderirler.
Serdar’ın bugünkü oyun ve kişilik ahlakı topun kendisinden kornere çıktığı hakeme söylemesinden dolayı değil, oyunuyla da alakalı.
Sadece Kayseri özelinde konuşmuyorum. Bu çocuklara şans verdiniz; heyecanlı oluşlarından, beklenti düşük olduğu için 10 tonluk yükü 1 tonmuş gibi çektiler. geçen sene..
Siz şimdi bu oluşumla birlikte 1 tonluk yükü 10 ton haline getirdiniz ve bu topluluk bunu kaldıramadı.
Bir takımın içerisine yıldız oyuncu alırken 3 kere düşüneceksiniz.
Eğer bu oyuncuları alıyorsanız profesyonel olarak yardım ve psikolojik destek alacaksınız!
Bunları yapmadığınız sürece elinizdeki cevherleri ZORUNLULUKTAN görür hale geliyorsunuz..
Zorunluluktan diyorum çünkü bugün Beşiktaş, yapılan transferlerden sonra biraz iyi gitse ne SERDAR’I izleriz, ne RIDVAN’I, NE DE CAN’I!
Yıl oldu 2021. Kayserispor maçı neden kazanıldı henüz daha bunu yeni algılayan futbol adamları ve medyaya seslenmek lazım. Bu girişimleri elin oğlu 1978’lerde yaptı ve her kulvarda Avrupa’da 40 yıldır hegemonyaya sahipler.
Aynı oyuncular mı oynuyor sanki? Demek ki bu sistemi kurabilmek senin elinde.
Alt yapına sahip çıkıp üretmediğin sürece İTHAL mal kullanmak zorunda kalırsın. Bu da seni dışa bağımlı yapar. Tıpkı ekonomide olduğu gibi, benden iyi bilirsiniz.
Tekrar söylüyorum;
Oyuncun yetenekli olmayabilir,
Oyuncun fiziksel olarak yetersiz olabilir,
Oyuncun tecrübeden yoksun olabilir,
ama oyuncunda SERDAR’IN YÜREĞİ GİBİ ahlak ilk sıradaysa KORKMA..
Toplumda nice SERDARLAR var.. Bu heyecan sportif başarıyı getirir. Profesyonellikle desteklenen her sporcu bir gün mutlaka başarır.
Sağlıcakla..
Atilla Arda BORA
Hazırlayan: Kaan Dilbak